Arabayla Yunanistan seyahatimize Thassos’dan sonra doğası ve muhteşem koylarıyla meşhur yarımada Halkidiki ile devam ettik. Sizi turkuaz sularda yüzdürmeye yeminli Halkidi Gezi Rehberi ile Thassos’dan sonra burada da en güzel koyları keşfediyoruz. Haydi okumaya devam o halde.
Thassos adasına nasıl gidilir, en güzel koyları hangileri merak ediyorsanız sizi buradaki yazıya, arabayla yurt dışına çıkmadan yapılması gereken adımlarla ilgili buradaki yazıya alalım.
Eğer bizi Instagram’da takip etmek isterseniz buraya, Youtube kanalımıza abone olmak isterseniz de buraya tıklayabilirsiniz.
Halkidiki adasına ulaşım
Halkidiki’ye direk İstanbul’dan gelirseniz trafiksiz bir zamanda 600 km yaklaşık 7 saatlik bir yol sizi bekliyor. Eğer bizim yaptığımız gibi Thassos’dan gelecek olursanız 2,5 saatte karayoluyla Halkidiki yarımadasına ulaşıyorsunuz. Yol ise yaklaşık 200 km kadar sürüyor. Thassos yazısında anlattığımız gibi biz Thassos – Halkidiki arasında Limenas-Keramoti feribotunu kullandık. Sınır kapılarında bekleme süreleri, feribot saatleri ve fiyatlarla ilgili Thassos yazısına göz atmayı unutmayın.
Yol üzerinde Halkidiki’ye giderken Kavala’dan geçiyorsunuz, bu noktada Kavala kurabiyesi yemek için mini bir mola verebilirsiniz. Biz çok zamanımız olmadığı için Kavala’yı gezemesek de merkezdeki Marmelo pastanesinden minik kutudaki kurabiyelerimize 2,5 Euro ödeyerek yanımıza yolluk yaptık. Ama bize Kavala kurabiyesini esas güzel yapan bir fırın önerildi ki öğlen saatine kadar bittiği için biz tadamadık. İçimizde kaldı. Yeri çok merkezi ama insanın gözüne hemen çarpmıyor. Siz giderseniz bizim için de yiyin. Lokasyon tarifi şu şekilde. Su sarnıcını geçmeden sokak arasına doğru bakarsanız fırını görebilirsiniz. Yukarı çıkan yokuş bir yol var, işte o yokuşa çıkmadan fırını göreceksiniz.
Halkidiki adası konaklama
Halkidiki 3 yarımadadan oluşuyor, haritadan bakarsanız bir elin 3 parmağı şeklinde konuşlanmış. Soldan sağa Kassandra, Sithonia ve Aynoroz. Biz Halkidiki’de sadece ortadaki Sithonia adasında kaldık. Birbirine çok yakın görünse de gün içinde bir adadan diğerine gidip gelmek gibi bir seçenek çok mantıklı olmayacaktır. O yüzden yaptığım araştırmalar sonucunda en güzel plajların Halkidiki bölgesinde Sithonia yarımadasında olduğuna kanaat getirdim. O yüzden Kassandra adasını deneyimleme fırsatım olmadı ancak gitmeden yaptığım araştırmalarda Kassandra’nın biraz daha gençlere yönelik ve daha hareketli olduğunu okumuştum. Eminim ki orda da harika plajlar vardır siz deneyimlerseniz aşağıya yorum bırakırsanız biz de öğrenmiş oluruz. Aynoroz adası ise zaten kapalı bir ada. Bayanların adaya girişi 1000 senedir yasak.
Gelelim Sithonia adasında nerede konaklayabileceğinize. Aslında bu hangi plajlarda takılmak istediğinize bağlı çünkü yarımadanın bir ucundan diğerine 65 km yol var. Genel olarak bu 65 km boyunca otel/pansiyon seçenekleri mevcut ancak biz merkezi hareketli bir bölgede kalmak istediğimiz için Sarti bölgesinde konakladık. Airbnb’den ayarladığımız Epohikon Studios tercihimiz oldu. Böylece yarımadanın da tam ortasında olduğumuz için gitmek istediğimiz plajlara eşit uzaklıkta yer aldık.
Halkidiki gezilecek yerler ve Halkidiki plajları
Sithonia’da efsane güzel plajlar var ve sayıları bir hayli fazla. Deneyimlemediklerimi de öneri olarak yazının sonunda paylaşacağım. O zaman yarımadaya gittiğimiz ilk gün bizi karşılayan güzel plajlarla başlayalım bakalım en turkuaz suyu nerede bulacağız.
Lagonisi Beach
Aslında bu plajda denize girmedik ama kumsala ve denize izin isteyerek girdik. Otoparktaki görevliye bir bakıp çıkacağız dedik o da sağolsun bizi kırmadı. Biz gittiğimizde öğleden sonraydı ve su çok durgun ve güzeldi. Zaten kumsal güzel bir koya konuşlanmış sağınız solunuz kayalık ve ağaçla kaplı önünüzde de mis gibi turkuaz bir deniz. Halk plajı olmadığı için otopark ve 2 şezlonga 10 euro ödemeniz gerekiyor ve arka tarafta da yeme içme için kafeler bulunuyor. Alan geniş bolca şezlong şemsiye var. Bu taraflardaysanız rahat rahat tüm gün takılabilirsiniz.
Karidi Beach
Sarti’ye kalacağımız yere giderken yol üzerinde akşamüstü takıldığımız plaj Karidi beach oldu. Bölge olarak bulunduğu yer Vourvourou olarak geçiyor ama siz kısaca voruvoru diyebilirsiniz yani biz öyle diyorduk. 🙂 Burdaki denizin rengi durgunluğu muazzam çünkü yine bir koydasınız. Sanırım Yunanistan’daki plajları en çok bu yüzden sevdim. İsterseniz ağaç altında uyuyun isterseniz plajda serinleyin. Tabi burasının ne otopark ücreti var ne de şezlong hizmeti var dolayısıyla bir miktar kalabalık olabileceği aklınızda bulunsun. Yanınızda bir şemsiye olursa güneşten korunmuş olursunuz. Aksi halde ağaçlık alanda bir yer edinmeye çalışın kendinize. Arka tarafta frappe, su vb şeyler satan ufak bir cafe vardı o kadar. Burayı özellikle çocuklu ailelere tavsiye edebilirim çünkü denizdeki su git git derinleşmeyen türden. Bir de günbatımı zamanı giderseniz koyun sol tarafındaki kayalıklardan güneşin batışını izlemeyi unutmayın.
Orange Beach
Tabi ki Halkidiki’deki tam günümüzde hemen soluğu bu tarafların en popüler ama popüleritesini sonuna kadar hak eden plajında aldık. Öncelikle Orange beach ve Mega Portakali beach ile ilgili genel bir kafa karışıklığı olduğunu ve bazı insanların Orange beach’e gidip Mega Portakali beach’i görmeden döndüğünü öğrendik. Önce Orange beach’i anlatalım sonra sıra yapışık ikiz kardeşi Mega Portakali beach’de.
Orange beachde şezlong kiralayacak bir tesis var ama önden uyaralım sabah çok geç kalmadan burada olun ki şezlonglar bitmemiş olsun. Arabanızı ücretsiz otoparka bıraktıktan sonra çok az yürüyünce Orange beach’e varıyorsunuz. Yine ücretsiz şezlonglarınıza yerleşin ve güne güzel bir frappe söylerek başlayın. Frappe Yunanların su niyetine tükettikleri buzlu bir tür kahve. Frappeler 3,5 euro, hamburger tarzındaki fast food yiyecekleri ise 4 euro civarındaydı. Yediğini içtiğini öde hesabı var. Yeme içmede doldurmanız gereken bir üst limit yok.
Orange beach oldukça geniş bir alana yayılmış. Ana tesisin olduğu yer dışında da kayalıklardan denize girilecek bir yer var. Hatta plajın sağ tarafında nudistlerin bir plajı bile var.
Mega Portakali Beach
İşte bizim Halkidiki’deki ba-yıl-dı-ğımız plaj burası oldu. Suyun durgun olduğu ve turkuaz göründüğü bir günde ordaysanız eminim ki siz de bizim gibi bayılacaksınız. Mega Portakali’de tesis yok zaten denize gireceğiniz mini bir kumsal var. Biz buraya gittiğimiz iki günde de eşyalarımızı Orange beach’de şezlonglara bırakıp gün içinde Mega Portakali’ye yüzmeye gittik. Orange beach’de denize karşı otururken solunuzdaki yoldan ormanın içine doğru ilerlerseniz sizi önce mini minnacık kumsalımsı bir yer karşılayacak. Ordan biraz daha devam ederseniz de Mega Portakali’ye ulaşacaksınız.
Eğer dalgasızsa Ef-sa-ne turkuaz bir deniz sizi bekliyor. Yunanistan’da genelde yukardan manzaraya bakarsanız denizi turkuaz görüyorsunuz ama Mega Portakali’de denizin içinde yüzerken bile aynı Maldivler’deki gibi turkuaz suyun içinde yüzdüğünüzü hissediyorsunuz. Mega Portakali’de bir sürü kamp arabası görünce şöyle bir kanıya vardık. Hem müzik hem de servisin olduğu Orange beach günübirlikçilerin, tamamen bakir ve tesisin olmadığı Mega Portakali ise kampçıların koyu olmuş.
Hem Orange beach hem de Mega Portakali’de ağaç altına ya da istediğiniz bir kayanın üstüne havlunuzu atıp denize girme ve gün boyu takılma seçeneğiniz var. Biz Türkiye’dekinin aksine Yunanistan’daki bu tesislerin kamuya açık olmasını çok sevdik. Karışan yok görüşen yok. Fahiş giriş ücretleri, sürekli ye iç diye baskı yapan yok. Ohh mis.
Manassu Beach
Manassu beach’e İstanbul’a dönüş gününde uğradık. Burası özel bir tesis ve Yunanistan’da gördüğümüz en gelişmiş ve şık plaj Manassu’ydu. Bir dağın yamacından inerek ulaşıyorsunuz. Yoluyla ilgili kötü yorum yazanlar vardı aldırış etmeyin. En fazla beş dakika toprak bir yolda gidiyorsunuz arabayla o kadar.
Plajı sadece Manassu beach ve hemen yanındaki ismini hatırlayamadığım bir kamp alanın müşterileri kullanabiliyor. İçerideki dekorlar, mobilyalar, şezlonglar durup durup fotoğraf çekmelik. İki şezlong ve şemsiye için toplamda 6 euro ödedik. Şezlong ücretlerine içecek vs dahil değil. Tabi içecek vs sipariş etmenizi bekleyebiliyorlar ama yine dediğimiz gibi bir darlama durumu yok. Hatta plaj kalabalıklaşınca yoğunluktan sipariş vermek bile güçleşti.
Fiyatlar diğer plajların bir tık üzerinde ancak çok kaliteli bir ortamda olduğunuz için açıkcası onu da dert etmiyorsunuz. Örnek olması açısından bir top dondurma 1,5, bir hotdog 4 euro tuttu. Çok da fena değilmiş dimi?
Denizi kum değil ama çakıllık tertemiz pırıl pırıl ve bir anda derinleşiyor. Şnorkel yapanlardan güzel balıklar kovaladık diyenler oldu. Biz şnorkellerimizi İstanbul’da unuttuğumuz için bilemiyoruz onların yalancısıyız. Plajın sol tarafından kayalıkların üstünden yürürseniz arka tarafta da dikine duran bir kaya var, suyun rengi yine çok güzel ve insanlar bu kayalıklardan atlayıp eğleniyorlar.
Ortamda lounge tarzı müzik çalıyorlar, rahatsız edici müzikler yok. Arka tarafta güzel bir restoran var hatta dönüş yoluna geçtiğimizde arka tarafta masalarda mumlar yanmaya ortam canlanmaya başlamıştı. Biz İstanbul yolcusu olduğumuz için akşam burda takılamadık.
Halkidiki’deki diğer plajlar
Deneyimlediğimiz plajlar bunlar olsa da daha önce giden eş dosttan da öneriler toplamıştık. Belki siz bizim gidemediklerimizi denemek istersiniz. O yüzden buraya onları da eklemek istedik. Yorumlarınızı ve deneyimlerinizi aşağıda paylaşırsanız harika olur.
Halkidiki’ye giderken ilk gün uğradığımız Lagonisi plaja yakın Talgo beach bize sevgili kuzenimiz tarafından önerilmişti ancak gidemedik.
Manassu beach’in yakınlarında Armenistis beach araştırırken karşıma çıkmıştı ama nerede fotoğrafını görsem dalgalıydı o yüzden gitmedik.
Adanın biraz daha güneyinde birbirine çok yakın plaj var. Klimataria beach, Tigania beach, Kriaritsi beach. Sonuncusu yine kuzenimizin önerisiydi.
Biraz daha güneye inerseniz de Kalamitsi beach var hatta bu plajdaki Taverna Zorbas bize önerilmişti ancak bu kadar aşağıya inemedik.
Halkidiki akşamları
Halkidiki akşamlarında genelde Sarti merkezde kaldığımız için hareketli çarşılarında gezdik. Sarti merkez aynen bizdeki Datça, Fethiye mantığında. Hatta Yunanistan genel olarak bize Ege’deki sayfiye yerlerini anımsattı bize. Bazen insan Türkiye’de mi yoksa Yunanistan’da mı olduğunu karıştırıyor.
Son bir not olarak bize gitmeden yapılan ve sonradan internette okuduğum uyarılarla ilgili bilgilendirme yapmak istedim. Yunanistan’da arabalar soyulabiliyormuş. Değerli eşyaları arabada bırakmamaya ve çok kuytu yerlere park etmemeye özen göstermek isteyebilirsiniz.
Halkidiki’den İstanbul’a kaç saatte ulaştık
Şimdi gezdik tozduk iyi hoş ama İstanbul’a dönerken o attığımız kulaçlar gümrük sırasında bir bir burnumuzdan gelmiş mi gelmemiş mi size anlatalım. Referans olması açısından 2018’in Kurban bayramında 10 günlük tatilin sonunda cuma akşamı yola çıktığımızı belirterek başlayalım. Bakalım Halkidiki’den İstanbul’a kaç saatte varmışız? Manassu beach’den yaklaşık 20:15 civarı ayrıldıktan sonra 22:05 gibi Yunanistan’da otobana bağlandık ve gece 01:15’de Yunan tarafında arabamızla kuyruğa girdik. O anda haritada kıpkırmızı görünen yaklaşık 1,7 km uzunluğunda bir kuyruk vardı. Bizim kuyruktan çıkmamız 03:35’i buldu. Tam oh kurtulduk derken bu sefer Türkiye tarafındaki gümrükte kuyruğa girdik ve orada da bir saat bekledik.
Sonrasında hayatımızın en zorlu araba yolculuğunu verdik çünkü ikimiz de uykusuzluktan kırılıyorduk. Yolculuğun başlarında ‘Bir co-pilot asla uyumaz’ nidalarım sonlara doğru çaktırmadan uyumaya dönüştü. Gözlerimi asla açık tutamıyordum ve o sırada araba beş dakikada bir benzin istasyonunda ya da yol kenarında duruyordu. Sebebini anlayacak kadar dahi uyanık kalamadığım için olayın aslını sonradan öğrendim. Bu sırada Cengiz de çok uykusuz olduğu içinyola devam edebilmek adına her beş dakikada bir arabadan inip yüzünü yıkamış. Ben olsam kesin kenara çekip uyumuştum. Neyse özetle bizim Halkidiki’de başlayan yolculuğumuz 3,5 saatlik gümrük kuyruğu ile tam 12 saatte evimizde sonlanmış oldu.
Bizim Thassos ve Halkidiki çıkarmamız çok güzel geçti. Hem gözlerimiz turkuaz denizlere, hem de midemiz ara ara Yunan lezzetleriyle doydu. Eğer vizeniz varsa Ege’den bile yakın olan Yunan adalarına ve koylarına çıkın çıkın gidin. Bir sonraki yazıda görüşürüz.